Herenk

YILDIZLI BİR GECE \ Hatice Büyükgöze

herenk.com

herenk.com

Çok çok sevdiğim iş arkadaşımdı kendisi, öyle çok gülmezdi ama gülünce yüzünde çiçekler açardı, öyle masum öyle temizdi işte. Siyah saçları dökülürdü on sekizlik omuzlarından. Benim çılgın olduğumu düşünürdü, çılgındım da doğru, tanımadan önce de kendini beğenmiş biri olduğumu düşünmüşmüş çok sonra söylemişti bana. “Bak seeeen…” demiştim ona “yanılmışsın bu noktada.”

İş çıkışı bize kalmaya gelmesini istedim, kız kardeşi de bizim işyerinde çalıştığı için onunla annesine haber gönderdi ve teklifimi seve seve kabul etti. Eve ilk girerken biraz gerilmiştim açıkçası eski püskü eşyalar, kenarı kırık koltuklar, yıpranmış halılardan dolayı. Sürekli yüzünü gözlemliyordum ne tepki verecek diye, hiç değişmedi yaklaşımı ve tepkisi, tebessüm ediyordu hatta o gece sıcak sobanın yanında öyle çok güldük, o kadar eğlendik, yedik içtik ki bütün aile, kahkahalar çekirdek kabukları havada uçuştu. Annem babam da çok sevmişti arkadaşımı, babam her arkadaşımı severdi de annem seçiciydi biraz öyle herkesi sevmezdi. Hem nasıl sevilmezdi ki benim melek arkadaşım. Melekler kadar güzel ve masumdu.

Çok gülerim ben, her zaman öyle yer ayırt etmem yani. Çok güldüğüm için de bana bakınca gülmeye başlamıştı artık, ben de özellikle önünden geçiyordum gülsün diye, ben baktıkça gülüyor ben güldükçe kahkahalara boğuluyordu sebepsiz. Gözleri ışıldıyordu. Karşılıklı koparmıştık kayışları kızı da kendime benzetiyordum, yazık. Nerden bir şey duysa ilk bana anlatıyordu gülüşüyorduk, ben ben ben, hep ben, merkezi olmuştum onun resmen. 

Zaman böyle gelip geçerken, bir gece de o beni kendilerinde kalmaya davet etti. Babası evde olmayacakmış rahat edermişiz öyle demişti. Hem zaten bunlar beş kız kardeş, kızlar gecesi gibi bir durum olacaktı şüphesiz gerçi evli ablaları gelir miydi bilemiyorum ama düşünmüştüm işte bizde öyle olsa herkes toplanırdı çünkü. Annemi arayıp arkadaşımda kalacağımı haber verdim. O gün erken çıkmıştık işten cumartesiydi galiba günü tam hatırlamıyorum. Evleri yüksekçe bir yerdeydi servisten indikten sonra epey yol yürüdük, üçümüz geri dönüp baktığımızda manzara harikaydı ve  ayaklarımız da ağrımıştı, biraz sızlıyordu. Biz yine gözlerimiz buluştuğunda gülümsüyorduk ama canım arkadaşım sanki buruk gülüyordu yüzü, gözleri katılmıyordu bu cümbüşe nedense. Sonra küçük bir kulube göründü yolun aşağısında. Kızkardeşi işte bizim evimiz dedi oraya doğru koşarken. Dondum, baktım kaldım, darmadağın oldum o an belli etmemeye çalıştım arkadaşıma, bakıp gülümsedim ama doluyordu gözlerim engel olamıyordum işte, onun gözleri benimkilerden beterdi kıpkırmızıydı artık. Sarıldık sonra sımsıkı, hıçkırarak ağladı omzumda ben de onunla beraber ağladım hıçkırıklarımız birbine karıştı. Ah Allahım, evin çatısı yoktu, yoktu resmen! Bir süre sonra eve doğru ilerledik artık hava kararıyordu yavaştan, etraftan gelen kurbağa, cırcır böceği sesleriyle huzur bulmaya çalışıyordu ruhumuz ama hala susuyorduk. Eve girdik annesi müthiş bir güleryüzle karşıladı beni sanki o da benim arkadaşımdı öyle sevdim öyle sarıldım ki anlatamam yani. Akşam ezanı okundu biz akşam sofrasında Allah ne verdiyse yerken. Sonrasında arkadaşım annesine sofrayı kaldırmasına yardım ederken ben de öyle bakınıyordum. Küçük kız elinde güğümle dışarı çıkıyordu; ne oluyor dedim nereye gidiyorsun. “Şey…”dedi, “abla şey ben abdest alacağım da namaz için.” “Ha tamam” dedim, “dur yardım edeyim”, aldım güğümü elinden çıktık dışarı ben döktüm o abdestini aldı. Bu eve suda bağlanmamıştı demek henüz. Suları yoktu, çatıları yoktu, kim bilir daha neleri yoktu ben de kendimi fakir sayıyordum. Sevgi fakiri olmasın insan. Ne kadar da aptalmışım her durumda şükretmeyi nasıl da getirmemişim aklıma. Bu durumda bile namaz kılabilmek için dışarda suyla abdest almasını tebrik ettim içten içe.. Zaten ben gençlerin namaz kıldığını hiç görmemiştim. Yaşlı işi değil miydi namaz kılmak, yaşlanınca kılınmıyor muydu ki… Çevremdeki her namaz kılan yaşlıydı ve daha benim annem babam bile başlamamıştı namaza, yeterince yaşlanmamışlardı da ondan. Bu düşüncelerle döktüm suyu içimden “helal olsun sana” dedim ufaklığa, aferin be! İçeri girerken annesiyle arkadaşım bize bakıyorlardı gülüştük yani tebessüm etmeye çalıştım kendimce. Çay demledik sonra fıkralar şarkılar hikayeler söyleyerek geçirdik gecemizi. Annesi ve kızkardeşi uyuyakalmışlardı yorgan altında. Biz de yatağa girdik, yorgan altından yıldızları izledim kapkara gökyüzünde ne çoklardı öyle, hafif bir ürperti geçti içimden ve birden sessizliği bozarak “yağmur yağınca ne yapıyorsunuz?” dedim, “henüz yağmadı” dedi daha birkaç gün oldu çatı uçalı, öyle öğrendim çatının bir poyrazda uçtuğunu. “Baban?” dedim, “babam, hep içer genelde de döver, bir de arkadaşlarını getirir hizmet ettirir bizlere, onlar yer içer biz bakarız, bu her gece böyledir. Bu gece, evdeki en güzel gecem en eğlenceli gecem”  dedi. Sonra saçlarını genelde salık bırakmasının da dayaklar olduğunu anladım ense tarafındaki morluğu görünce. Neden kimseyle arkadaşlık kurmadığını anladım sonra, neden pek fazla gülmediğini, neden bu kadar zayıf olduğunu ve neden ayakkabılarının kenarlarının açılmış olduğunu her şeyin nedenlerini görebiliyordum şimdi. Düşünceler eşlik ediyordu yattığım yerden yıldızları seyrederken kulağıma gelen kurbağa vırraklarıyla, “peki neden ben?, bana? neden?” sorularıyla uykuya dalmıştım yıldızlı bir gecenin altında.

                                              Hatice

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.